Hâtıralarımı yazmama talebem, dostlarım ve yakınlarım sebep oldu. Sınıfta, yâhut herhangi bir mecliste sırası gelip, yaşadığım bir vak’ayı anlatacak olsam, orada bulunanlar bunları muhakkak tesbit etmemi isterlerdi. Başladım, sekiz sene ara verdim. Tekrar başladım, yine iki sene aralandı. Kardeşim Prof. Fâhir İz, bunu çok sıkı bir şekilde tâkibe başladı. Avrupa’dan örnekler gösterdi, gittiği yerlerden mektupla nereye geldiğimi sordu; hâsılı beni çalışmaya mecbur etti.
İkinci Büyük Millet Meclisi’nin mücâhitlerinden Erzurum Mebusu Gözübüyükzâde Ziyâ Bey’in dâmadı olan faziletkâr hâkimlerimizden Reşid Bey’in mahdûmu, sevgili dostumuz Avukat Kemâleddin Nomer Bey de bir gün: “Bütün tasnif ve tertibi bana âit, ne varsa hepsini yazınız. Eser isterse büyük olsun, yılbaşından evvel çıkaralım.” diyerek beni bir kere daha gayrete getirdi.
Ticârî ahlâkın bozulması yüzünden ticâreti terk eden, kayınpederi Mehmed Âkif Bey’in de büyük takdirine mazhar olan, ahlâkî fazilet numûnesi, aziz dostumuz Muhiddin Akçor Bey de evvelce düşündüğüm “Yılların İzleri” ismi yerine “Yılların İzi” demekliğimi tavsiye etti. Ben de onun isim babalığını kabul ettim.