Hangi şekilde tarif edilirse edilsin tasavvuf, İslam kültürünün önemli boyutlarından biridir. Bilhassa Anadolu topraklarının İslamlaşmasına doğrudan etkisi bulunan tasavvuf, Türk düşünce tarihi içinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Ancak eskiden beri tasavvufta serbest düşüncenin olmadığı, onun taklidi ve körü körüne bağlanmayı öngördüğü şeklinde yaygın bir kanaat mevcuttur. Tarihte bu düşünceyi haklı çıkaracak bir yığın malzeme bulunmakla birlikte bu malzemeler mutlak olarak hakikati ifade etmemektedir. Elbette ki sufilere ve tasavvufa pek çok eleştiri yapılmıştır/yapılmaktadır. Bu tenkit ve sorgulamaların bir kısmı dışarıdan gelmekle birlikte muhakkak ki önemli bir bölümü de içeriden olmuştur. Hatta özgür düşünme ve düşünüleni ifade etme açısından tasavvuf diğer İslami ilimlerden daha gweniş bir imkana sahiptir.
***
Türkiye'de tasavvuf araştırmalarının öncü isimlerinden Süleyman Uludağ'ın Tasavvuf ve Tenkit adlı çalışması, "Tasavvufta hür, serbest düşünce yoktur." "Tasavvufta itiraz, tenkit ve tartışma olmaz, tasavvuf taklidi ve körükörüne bağlılığıöngörür." tarzında bilinegelen yaygın kanaatlerin ve önyargıların gerçeklik paylarını ele almaktadır. Bu bağlamda tasavvufta geniş bir eleştiri ve yorum alanının bulunduğu, bu zeminde hür ve serbest bir tefekkürün oluştuğu, düşüncelerin rahatça ifade edildiği, açık bir şekilde genişçe ortaya konulmaktadır. Kitabın ana teması, sufilerin kendi kendilerini tenkit etmeleri, özeleştiri ve nefs muhasebesi yapmaları, yaşadıkları manevi ve ruhi hayat tarzını ve tasavvufun mensuplarını sorgulamalarıdır. Bizzat sufilerin , sufi olmayanlardan daha etkili, daha kapsamlı ve daha gerçekçi bir biçimde kendi kendilerini cesaret ve samimiyetle nasıl eleştirdiklerini tasavvuf tarihinden örnekleriyle bu eser sayesinde görmek mümkün olacaktır. Tasavvuf ve Tenkit'te sadece sufilerin özeleştirilerini tespit etmekle yetinmeyen yazar, sufiliğin mahiyet ve hakikatıyla ilgili pek çok tahlile, izah ve değerlendirmeye de eserinde yer vermektedir.