XIII. asırda yaşamış bir İslam âlimi olan Mevlana Celaleddîn Rumi; hoşgörüsü, yaklaşımı ve sevgisi ile tüm insanlığa örnek teşkil etmiş, yazdıkları ve söyledikleriyle yüzyıllar ötesine ulaşabilmiş mümtaz şahsiyetlerden biridir. O her dilden, her dinden, her renkten insanı kucaklamasını bilmiş, insanlığın hoşgörüsü ve sevgi sembolü olmuş yüce bir değerdir. Bugün hala, kaynağını “ilahi aşk”tan alan sevgi hoşgörü ve akıl üçgeninde neşvünema bulmuş düşünceleri ile dilden dile dolaşmakta, insanlığa rehberlik etmektedir. Zamanın bütün bilginlerini bilen, birkaç dile sahip olmakla birlikte kıvrak bir zeka, çok ince bir ruh, eşsiz bir vecd, emsalsiz bir aşk, seziş ve buluş kabiliyetinin, neşenin, coşkunluğun, hayranlığın temsilcisi olan Hz. Mevlana’nın tamamı Farsça kaleme alınmış ikisi manzum, üçü mensur olmak üzere beş eseri günümüze kadar gelebilmiştir.
Fihi Ma Fih, Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin meclislerindeki konuşmalarının, oğlu Sultan Veled veya müritlerinden biri tarafından yazılarak, sonradan bu notların bir araya getirilmesiyle meydana gelmiş bir eserdir. Her fasılda ele alınan mevzu ve meseleler başka başkadır ve her fasıl muhtevası bakımından müstakil olmakla beraber Hazreti Mevlana'nın umumi olarak tasavvufi düşüncelerini, dini, felsefi, ahlaki akidelerini, dünya ve insanlık görüşünü, tabiatını, şiir telakkisini, devrinin birçok mühim olaylarını, muhitini ve nihayet geniş muhiti üzerindeki derin ve büyük tesiri anlatması bakımından tam bir bütünlük gösterir.
İngilizcesi, Almancası ve Fransızcasıyla Batılı düşünürleri, Mesnevî kadar derinden etkileyen Fîhi Mâ Fîh, pek çok kişinin İslâm’a ısınmasına ve hidayetine vesile olmuş ve olmaya da devam ediyor. Bu kitap, bizim yeterince bilip takdir edemediğimiz eşsiz klâsiklerimizin en başta gelenlerindendir. Önsözde yazılanlara göz atan bir okuyucu, Fîhi Mâ Fîh’i neden kitaplığında bulundurması ve dönüp dönüp okuması gereken ölümsüz bir eser olduğunu görecektir.