Kerbela faciasından sonra ehl-i beytten ve Cenâb-ı Hüseyin(ra) Efendimiz’in ailesinden hayatta kalan kimseleri deniz yoluyla yani gemilerle Mısır’a gönderiyorlarmış ki Bizans donanmasına bağlı kalyonlar bu gemilerden bazılarını gasp etmişlerdir. İstanbul’a o zamanki adıyla Konstantiniyye’ye getirilen esirler arasında Hazret-i Hüseyin(ra) Efendimiz’in kızlarının olduğunu öğrenince bu iki Sultan Hanım’ı şimdiki Kocamustafapaşa Sünbül Efendi, eski adıyla Kızlar Manastırı’nda hapsetmişler. Maalesef bununla kalmamış, Müslümanları tahkir yani aşağılamak için saraydaki iki şövalyeyle evlenmelerine karar çıkarmışlar.
Bu utanç verici hâdiseden haberdâr olan Çifte Sultanlar Cenâb-ı Hakk’a arz u niyâz ederek “Yâ Rabb’i! Bizim pâk neslimize, iffetimize ve îmânımıza bunlar kast etti. Sen intiharı haram eyledin, buna müsaade buyurmadın ancak senin merhametine ve inâyetine sığınıyoruz, sen bize bu zilleti revâ görme, bizleri bu işten muhafaza eyle, yardım eyle!” gözyaşlarıyla yalvarmışlar.
O gecenin sabahına Çifte Sultanlar’ın cansız bedenleri doğmuş yani bulundukları hücrede ikisi de âhirete intikâl eylemiş. Bu nûrdan sultanların hâlini manastırda yaşayan hıristiyan kızlar ve dışarıda yaşayan cemaat de duymuş ve bu hâdiseden çok etkilenmişler. İstanbul’un fethinden otuz kırk sene evveline kadar bu iki hanımı onlar da âzize olarak kabul etmiş, hususi makberelerini yani kabirlerini temizleyerek bakımını yaparak bu hürmeti göstermişler. Ama sonra zâlim hükümdar zamanında sadece Müslüman kabirlerine ve eserlerine değil herkese vahşet ve zulmetle muamele edildiğinden hem Eyüp Sultan Hazretleri’nin kabri hem bu Çifte Sultanlar’ın kabri hâk ile yeksân olmuş.
Hepiniz biliyorsunuz ki Eyüp Sultan yani Hazret-i Hâlid Ebu Eyyub el-Ensârî’nin kabrini Hazret-i Pîr Akşemseddîn-i Velî keşfederek ortaya çıkartmıştır. Çifte Sultanlar’ın kaybolan kabrini de Hazret-i Pîr Yusuf Sünbül Sinan kuddise sırruh’ül mennan keşfederek tespit etmiştir. Bundan dolayıdır ki eskiden Kızlar Manastırı olan bu yere câmii, medrese inşa edilerek tekkeyi de Pîr Sünbül Efendi Hazretleri’ne tevdi kılmışlar ve bu zât-ı âli burayı her bakımdan mamur eylemiştir.
İstanbul’un Kerbela’sı Sünbül Sinan Tekkesi’dir. Mekke-i Mükerreme’si Fatih Câmii ve civârı, Medine-i Münevvere’nin şubesi de Eyüp Sultan Câmii ve semti kabul edilmiştir.
İstanbul’un fethinden günümüze kadar 10 Muharrem’de Sünbül Sinan Tekkesi’nde Kerbela şehitleri ve Hazret-i Hüseyin(ra) Efendimiz’e mevlîd-i şerîf ve duâ merasimi tertip edilmektedir. Elhamdülillah günümüze kadar bu iş devam etmiştir ve Allah’ın izn ü inâyetiyle devam edecektir.