A’mâk-ı Hayâl, Râci’nin, “nokta olduğunu” fark edip, noktadan Merkez’e akacak bir yol arayışına girmesinin hikâyesi ve “aşağı” ile “yukarı” arasındaki meydan muharebesinin bir sonucudur. İnsan bu arayışta, “aşağı” olana kayıtsız şartsız teslim olmak yerine, başta kendi nefsi olmak üzere, kötülükle türlü savaşlara girer. Her insan, bir halife olması itibariyle bu hakikati aramaya yazgılıdır!
Her fert için farklı şekillerde ve farklı zamanlarda ortaya çıksa da, susuzluğun, ayrılığın ve de anayurttan kopuşun kendisine hatırlatacağı bir zamanın gelmesi mukadderdir. A’mak-ı Hayâl, bu mukadder yolculuğun hikâyesidir.
“Bu kitabı hakikat endişesi taşıyan vicdanlar, nihayete ilişkin bahisleri seven insanlar zevkle okuyabilirler. Bir asırdır bu çevre ve bu millet hayli Râciler yetiştirdi ve daha birçokları yetişecektir.
Okurlarımıza takdim ettiğimiz bu hikâyeler (acaba hikâye mi?) ilgi görürse kendimizi bahtiyar sayarız. Çünkü bu hikâyeye rağbet, ciddi konulara ilgi göstermek manasını ihtiva eder. Bu ise okurlarımız [Hikmet okurları] için uzak görülemez. [Hikmet’in yayınının devamını temin eden değerli okurlar], bu muhterem millette hakikat endişesiyle müteessir olan binlerce hassas yürek mevcut olduğunu dost ve düşmana ispat etmiştir.”