XIII. asırda yaşamış bir İslam âlimi olan Mevlana Celaleddin Rumi; hoşgörüsü, yaklaşımı ve sevgisi ile tüm insanlığa örnek teşkil etmiş, yazdıkları ve söyledikleriyle yüzyıllar ötesine ulaşabilmiş mümtaz şahsiyetlerden biridir. O her dilden, her dinden, her renkten insanı kucaklamasını bilmiş, insanlığın hoşgörüsü ve sevgi sembolü olmuş yüce bir değerdir. Bugün hala, kaynağını “ilahi aşk”tan alan sevgi hoşgörü ve akıl üçgeninde neşvünema bulmuş düşünceleri ile dilden dile dolaşmakta, insanlığa rehberlik etmektedir. Zamanın bütün bilginlerini bilen, birkaç dile sahip olmakla birlikte kıvrak bir zeka, çok ince bir ruh, eşsiz bir vecd, emsalsiz bir aşk, seziş ve buluş kabiliyetinin, neşenin, coşkunluğun, hayranlığın temsilcisi olan Mevlana’nın tamamı Farsça kaleme alınmış ikisi manzum, üçü mensur olmak üzere beş eseri günümüze kadar gelebilmiştir.
Gönül dünyâmızın en büyük mîmarlarından birisi olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin yüzyılları aydınlatan ve bundan sonra da aydınlatacağı muhakkak olan şâheserlerinden birisi de, Mecâlis-i Seb’a’dır. Hazretin bu küçük hacimli eseri, isminden de anlaşılacağı üzere, câmide vermiş olduğu yedi adet vaazında tutulan notlardan meydâna getirilmiş bir derlemedir. Bu güzel eseri önemli kılan yanlarından birisi de, hiç şüphesiz onun, daha çok coşkunluğuyla bilinen ünlü sûfî ve düşünürün câmideki yönünü, “âlim Mevlânâ”yı, “imam Mevlânâ”yı, başka bir ifâdeyle “Şems öncesi Mevlânâ”yı tanımamıza yardımcı olmasıdır.
Mecâlis-i Seb'a ‘da yer alan konuşmalar, büyük bir olasılıkla Hüsâmeddin Çelebi ya da Sultan Veled tarafından konuşma anında yazıya aktarılmış ve daha sonra bu müsvedde gözden geçirilmiş ve esere son şekli verilmiştir. Bu son şeklin kimin tarafından verildiği de kesin değildir. Eserde Sultan Veled’e ait şiirlerin yer alması düzenlemenin Sultan Veled tarafından yapılmış olabileceğini düşündürtmektedir. Ayrıca eserin yazılı şeklinin Mevlânâ’nın onayından geçmiş olması muhtemeldir.
Her meclis Arapça bir hutbeyle başlar. Hutbede Allah’a hamd, O’nun kudret ve yüceliğinin zikri, Hz. Peygamber’e salât ve selam ile onun sahabelerine selam yer alır. Hutbeyi nispeten daha edebî cümlelerden oluşan dua ve yakarış (münâcât) bölümü izler ve duanın ardından bir hadisin şerhi etrafında gelişen asıl vaaza geçilir. Vaazda seçilen hadisin işaret ettiği hususlar, kimi ayet, hadis ve şiirlerle desteklenerek anlatılır. Zaman zaman da hikâyelerle konu pekiştirilir. Her meclis, Allah’a hamd ve Peygamber ve ashabına selam ile bitirilir.
Meclislerde Mevlânâ’nın kendi şiirlerinden başka, Senâî-yi Gaznevî, Attâr-ı Nîşâbûrî, Nizâmî-yi Gencevî, Cemâleddin-i İsfehânî, Sultan Veled ve Mes?ûdî-yi Gaznevî’nin şiirlerinden alıntılar yapılmıştır