"Marifetname" doğu ve batı dillerine çevrilmiş ve her devirde ilgi görmüş bir eserdir. Ancak ansiklopedik olması sebebiyle Astronomi, Matematik, Anatomi ilimleriyle ilgili bölümlerdeki birçok bilginin bugün eskidiği bu mevzularda daha ayrıntılı eserler yazıldığı bilinen bir gerçektir. Son yirmi yılda bile bu mevzularda daha ayrıntılı eserler yazıldığı bilinen bir gerçektir. Son yirmi yılda bile bu mevzularda çok şeylerin değiştiğini biliyoruz. Bu husus göz önüne alınarak, bu mevzulardaki malumat üzerinde fazla durulmayacak, özellikle tasavvuf ve benzeri dini mevzulardaki bilgiler olduğu gibi aktarılmaya çalışılmıştır. Böylece eser, gereksiz bir malumat yığını olmaktan ziyade, her an başvurulabilecek bir kaynak kitap haline getirilmiştir.
***
Bu kitap adı üstünde Marifetname, yani bilgi kitabıdır; bir İslam ansiklopedisidir. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri onu, insan yaradanını bilsin de kulluk vazifesini yapsın diye yazmıştır. Ancak kitabına başlarken kendisinin de dediği gibi, yaradanı bilmek için evvela kulun kendini bilmesi lazımdır. Kendisini bilmesi için de bedenini bilmesi, onu bilmek için de bu âlemi bilmek gerekmektedir. Âlemi bilmek ise hakiki ilimlere bağlıdır. Demek oluyor ki bu iş bir takım bilgiler silsilesine raptedilmiştir. Bu sebepten hazret-i müellif bu eserde hesaptan, astronomiden, hikmetten, anatomiden, ahlaktan, hayattan memattan, mebdeden meaddan, arş-ı a'ladan ve melekten, hâsılı Allah Teâla’nın layıkıyla bilinmesine yardımcı gördüğü her ilimden tasavvufi bir üslupla bahsetmiş; eser adeta bir İslam ansiklopedisi olmuştur. Marifetname yıllar boyudur dillere destandır. Fakat maalesef şöhreti derecesinde ondan istifade edilememiştir. Çünkü gerek içindeki muhtelif ulumu fünu'nun çetin mevzuları, gerekse üslubunun ağırlığı buna hayli mani olmuştur.
Hafif modernleşme hareketleri arasında eski usulde bir eser olan Marifetname, bu cins kitapların son turfandası sayılabilir. İstanbul, Bulak ve Kazan'da değişik tarihlerde çeşitli baskılan yapılan eser, Bir Mukaddime (Önsöz), Üç Fen ve bir Hatime (Son Söz) olmak üzere üç kısımdan müteşekkildir. Her fen, bölümlere, bölümler konulara, konular da kısımlara ayrılmıştır, İbrahim Hakkı, Önsöze başlamadan önce âlem-i kebir dediği kâinatı ve onun sırlarını ele alır. Daha sonra âlem-i sağir diye adlandırdığı insan vücudunu işler. Cenab-ı Hakk'ın birliğini kesin olarak öğrenmek ve masivadan kurtulma yoluna girmesini tavsiye ederek bu kısımda menkul ve muteber olan tarzda kâinatın yaradılışını Arş'ı, melekleri, cennet ve cehennemi, Kürsi, Levh ve benzeri konulan açıklamaya çalışır.