Bilindiği gibi İslam Tarihi, Peygamber Efendimizin dünyaya teşrifleri ile başlar. Tarihçiler de Peygamberimizin hayat-ı seniyyelerini, Nübüvvet vazifesi ile mükellef olduğu için, bu vazifeyi tebliğ esnasında karşılaştığı hadiseleri, maruz kaldığı işkenceleri, bilhassa anavatanından hicret etmesini, Medineli Müslümanların kendilerini sahiplenmelerini teferruatıyla yazarlar. Ayrıca Bedir, Uhud ve Hendek harpleri gibi, Müslümanların hayat-memat meselesi olan geçmiş hadiseleri sıra ile tarihe kaydederler. Son iki asırda İslam Tarihi yazanlar, Mecelle müellifi merhum Ahmed Cevdet paşanın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa isimli eserini mehaz olarak alırlar ve mezkûr eserdeki kullanılan lisanı sadeleştirerek eserlerini ortaya çıkarırlar. Muhammed Şemseddin Yeşil Efendinin bu eserinde, bilinenlerden başka birçok inceliklere işaret edilir. Bilhassa Resul-i Zişan Efendimizin Âlem-i cemâli teşrifinden sonra zuhur eden Hilâfet meselesi, en ince teferruatına kadar ayetlerle, hadislerle beyan edilir, İslamın, bu gizlenmiş yahut yanlış olarak nakledilmiş hakikatler yüzünden fırka fırka ayrılışı, aralarına nifak girişi, bu nifak sebebiyle milyonlarca insanın hala birleşemedikleri, bu eserde akli ve nakli deliller ile açıklanır. Kısaca ŞİA ile EHL-İ SÜNNET arasında bugün dahi devam eden ihtilafların halli için, her aklı başında Müslümanın bu eseri, histen azade olarak okumaları zaruridir.