Eskiden düşünür, bilgin, bilge adamlar sayılır, "Şurada şu kadar adam yetişti, filanca tarihte şöyle bilge insanlar yaşadı" diyerek tarihe not düşülürdü. Öyle bir zamana geldik ki, artık düşüncesiz, fikirsiz, hatta beyinsiz insanlar saygın görülebiliyor. En son sayıma göre bunlar Fransa diye anılan coğrafyada sayıları 300 kadar olan kimselermiş. Bu beyinsizler; ellerindeki tahrif edilmiş İncil metinleriyle Kur'an-ı Kerim'i karıştırmışlar. Zannetmişler ki aynı kendilerinde olduğu gibi aralarında oturup karar verdiklerinde kutsal mutsal demeden metinleri, cümleleri kesip, biçip, dizayn edebilirlermiş. Ve gene hep yaptıkları gibi; menfaat için din icat edebileceklerini zannederlermiş. Fena karıştırmışlar.
Düşünen insanlar; aklı başında olmayan bir delinin bile hareketlerini anlamak için kafa yorarlar. Yaptıkları tüm işleri menfaat, sömürmek ve ille de bir şey elde etmek için yapan, insanlığın yüz karası bu genetik yapıyı iyi okumak lazım. Her ne kadar düşüncesiz gibi görünseler de hangi sebeple bunu yaptıklarını anlamak lazım ki bu şuursuzluk ve kumpas bizlere fitne ve hastalık olarak dönmesin. Kanaatimce Kur'an-ı Kerim ayetlerini tahrif etmeye çalışan bu 300 eylemci, şeytanca bir plan kurguluyorlar. Kur'an-ı Kerim'e saldırdıklarında "Daeş" gibi kendi kurdukları örgütlerin hemen karşı taarruza geçeceklerini hesap ediyorlar. Bu; daha fazla kaos ve terör demektir.
Peki bundan kim karlı çıkacak? Silah üreten, Müslümanların kaynaklarını sömürmek için fırsat bekleyen, İslam'ı öcü gibi göstermeye çalışan şeytanlar yani ülkeler. Bunun da arkasında çok daha büyük bir hile var. Tartışmayı sadece Kur'an-ı Kerim üzerine çekerek sözüm ona selefi, halk arasındaki tabiriyle Vehhabi akımların güçlenmesine sebep olacaklar. Hemen bu sakat görüşteki adamlara da ayağa kalkıp "Ya bakın gördünüz mü! İşte bize Kur'an lazım, Kur'an-ı Kerim'i savunmamız lazım” dedirterek; Vehhabilik trendine tavan yaptıracak bir zemin hazırlıyorlar. Böylece Efendimiz'in(sas) ve O'nun(sas) sünnetini çaktırmadan, sessiz sedasız by-pass etmek için de fırsat sahaları açıyorlar, Efendimiz'in(sas) sünnetini ve hadis-i şerifleri inkar edenlerle İslam'ın dışında; aynı safta buluşuyorlar. Bakın görün, bu birkaç ay silah satışlarının patladığı, arka planda bu ülkelerin dizayn ettiği terör hadiselerinin yaşandığı ve Resulullah'ın(sas) hiç konuşulmadığı, gündeme bile getirilmek istenmediği safhaya doğru bir rota çizilmeye gidiyor.
Zaten hep başımıza ne geldiyse bu etki tepki meselesinden geldi. Müslüman ve İslam toplumu hiçbir zaman etkiye göre tepki için yaşamaz. Bir mü'minin sarsılmaz, değişmez, imanının karakteristik yapısına uygun bir hedefi ve maksudu vardır. Gündem, güncel ve popüler hatta kısmen seküler gel-gitlere göre bu hedefler asla değişmemeli. Etkiye göre tepki verme hastalığından bir an önce kurtulup, gerçek ve hakiki maksud ve gayelerimize; yürüyüşümüzün ahengi hiç bozulmadan emin adımlarla gitmeye gayret edilmeliyiz. Biz yapmamız gereken işi yapalım, şeytan ve avanesi de kendi cibilliyetlerine uygun olanı yapmaya devam etsinler. Aldırmamalı, aldanmamalı. Resulullah'ın(sas) ahlakından zerre kadar taviz verilmemeli, karşımızdakiler ne kadar alçak olurlarsa olsunlar, siz onlara bakmayın.